öğrenme ve öğretme süreçleri 21. ve 22.konu başlığı Ahmet Özmen
ÖĞRENMEYİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER
Öğrenmeyi etkileyen birçok faktör vardır. Bunlar olumlu ya da olumsuz
faktörler yani öğrenmeyi kolaylaştıran veya zorlaştıran faktörler olarak
karşımıza çıkmaktadır. Öğrenmeyi doğrudan etkileyen faktörler ve dolaylı
etkileyen faktörler vardır.
Öğrenmeyi Dolaylı Etkileyen Faktörler
Öğrenmeyi dolaylı etkileyen faktörler, öğreten (öğretmen) ve öğrenme
ortamıdır. Öğretenin (öğretmenin) bilgisi, tecrübesi,
becerisi, yaklaşımı, iletişimi vb. gibi değişik faktörler öğrenenin öğrenmesinde
etkili bir durumdur. Öğrenme ortamı, psikolojik ortam ve fiziksel ortam olarak
genelde ikiye ayrılır.
Psikolojik ortam, en genel anlamı ile öğrenme için uygun kişiler arası
ilişkilerin olup olmadığını anlatır. Öğrenme ortamı, ortamda bulunan tüm
bireylerin (öğrenen-öğreten) tutumlarını, becerilerini ve ilişkilerini yansıtır.
Fiziksel ortam ise öğrenmenin gerçekleşmesini sağlayan uygun çevresel
koşulları anlatmak için kullanılır. Isı, ışık, koku, gürültü, temizlik durumu;
estetik özellikler gibi.
Öğrenmeyi Doğrudan Etkileyen Faktörler
Öğrenmeyi doğrudan
etkileyen faktörler ise 3 gruba ayrılarak incelenebilir:
1-Öğrenenden kaynaklı faktörler
A-Türe Özgü Hazır Oluş
Aynı durumla
karşılaşan bir türün tüm üyelerinin otomatik olarak gösterdiği ve nispeten
sabitleşmiş davranışlara “türe özgü davranışlar” denilmektedir. Dünya
üzerindeki her canlı kendi türüne özgü davranışları yapabilecek kapasiteyle
doğar. Papağana konuşma öğretilebilir ama kargaya öğretilemez. Aynı şekilde
insanlara kuşlar gibi uçmayı öğretemeyiz.
B- Olgunlaşma
Vücut organlarının kendinden beklenen
fonksiyonları yerine getirebilecek düzeye gelmesidir. Yaşın getirdiği belirli
davranışların yaşantılar yoluyla kazanılması için bireyin olgunlaşması gerekir.
Olgunlaşma sonucunda birey, öğrenmeyi kolaylaştıran bir dönemde bulunmuş olur.
Olgunlaşma, öğrenmeyle kazanılacak davranışların ön koşuludur. Olgunlaşma
aynı zamanda yaş ve zekâ ile ilişkilidir.
Yaş: Yaşla birlikte öğrenme
düzeyinde farklılıklar ortaya çıkar. İyi bir öğrenmenin olabilmesi için organizmanın
davranışı öğrenebileceği yaşa gelmesi gerekir. İnsan
yavrusunun yürümesi için 9 ay civarının uygun olması gibi.
Zekâ: Zekâ; yeni bir bilgiyi
öğrenebilmek, karşılaşılan problemleri çözebilmek, olaylar ve konularla ilgili
akıl yürütebilmek, gözle görünmeyen konular hakkında düşünebilmek gibi
becerileri kapsar. Zekâ, öğrenme kapasitesini, bireyin kazanabileceği toplam
bilgileri ve yeni durumlara ve genel olarak çevreye başarılı bir şekilde uyum
yapabilme yeteneğini anlatmaktadır.
C- Genel Uyarılmışlık Hali ve Kaygı
Genel
Uyarılmışlık Hâli: Bireyin dışarıdan gelen uyarıcıları alma derecesidir.
Bir öğrenmenin olabilmesi için bireyin uygun uyarılmışlık düzeyine gelmesi
gereklidir. İyi bir öğrenme için orta düzeyde bir uyarılmışlık hâli gerekmektedir.(Ne
çok az ne de çok fazla olmalı.)
Kaygı: Kaygı, nedeni belli
olmayan korku ya da sürekli kötü bir şey olacağına dair hissin baskın olduğu
psikolojik durum olarak tanımlanır. Orta düzeyde bir kaygı duymak öğrenmeyi
kolaylaştırmaktadır.
D- Eski Yaşantıların Aktarılması
Öğrenmenin gerçekleşmesinde, yeni bir
bilginin ya da yeni bir becerinin öğrenilmesi, büyük oranda öğrenilecek bu yeni
bilgi veya beceriyle ilgili olan ön (eski) yaşantılara bağlıdır. Çünkü her yeni
öğrenme eski öğrenmenin üzerine kurulur. Yani birey öğrenmeyi kolaylaştıracak
başka bilgilere sahip olduğunda öğrenme kolaylaşır. Bunun tersi de söz konusu
olabilir, bu durumda bireyin önceki bilgileri yeni bilgiler öğrenmesini
zorlaştırabilir. Buna öğrenmede “aktarım” veya “transferans” denir. Söz konusu
aktarmanın yeni öğrenmeye katkısı varsa buna olumlu aktarma (pozitif
transferans), engelleyici bir özelliği varsa buna da olumsuz aktarma (negatif
transferans) adı verilmektedir.
Olumlu Aktarma: Bisiklet kullanmayı
bilen birinin motosiklet kullanmayı kolay öğrenmesi.
Olumsuz Aktarma: Q klavye kullanan
bireyin F klavyeyi öğrenmede zorlanması gibi. Olumsuz transferle ilişkili olan
bir diğer kavram da “ket vurmadır”. Ket vurma, öğrenilmiş bir malzemenin
hatırlanması sırasında ortaya çıkan bozucu etkiye denir. İkiye ayrılır:
“ileriye ket vurma” ve “geriye ket vurma”. İleriye ket vurma, öğrenilmiş iki
malzemeden daha önce öğrenilenin daha sonra (daha yeni olan) öğrenilmiş olanı
hatırlamayı engellemesi ya da bozmasıdır. Örneğin bireyin yeni aldığı
bankamatik kartının şifresini eski bankamatik
kartının şifresiyle karıştırması. Geriye ket vurma, yeni öğrenilmiş olan bir
malzemenin önceden (eski) öğrenilmiş olan bir malzemenin hatırlanmasını
engellemesi veya bozmasıdır. Örneğin Almanca bilen bir kişinin İngilizce
öğrenmeye başladıktan sonra Almanca kelimelerin anlamını unutması; aklına
sürekli, kelimelerin İngilizce anlamlarının gelmesi gibi.
E- Güdü(Motivasyon)
İstekleri, arzuları, gereksinimleri, dürtüleri ve ilgileri kapsayan genel
bir ifadedir. Açlık, susuzluk, uyku, cinsellik gibi fizyolojik kökenli güdülere
“dürtü” adı verilir. Başarı, sevgi, sosyal onay, statü gibi daha karmaşık
olanlarına “gereksinim (ihtiyaç)” denilmektedir. Güdüler bir defa ortaya çıkıp
doyurulduğunda ortadan kalkar yani doyurulmuş olur, ta ki ihtiyaç hissedilen
durum (açlık, uyku vb.) tekrar ortaya çıkana kadar. Bu durum güdülerin döngüsel
olduğuna işaret etmektedir.
Güdülemede 4 önemli kavrama işaret edilmektedir:
1-İhtiyaçlar (fizyolojik
ve psikolojik sağlık için gerekli olanlar),
2-Değerler (bireyin kendisi için faydalı
gördüğü ve elde etmeye ve/veya sürdürmeye çalıştıkları),
3-Amaçlar veya niyetler
(davranışın amacı veya niyetin ne olduğu),
4-Duygular (Güdü, bir amaca veya değere
ulaşmak için duyulan bir istek olduğundan değerleri ve duyguları
bütünleştirir.).
Güdüler içsel veya dışsal kaynaklı olabilir. İçsel güdülenmede bireyi
harekete geçiren durum, kendi içsel ödüllendirme sistemine bağlıdır. Bunlar;
açlık, susuzluk gibi fizyolojik dürtüler ya da merak, ilgi, başarma gibi sosyal
güdüler olabilir. Birey yaptığı etkinliklerden dolayı mutluluk ve/veya
hoşnutluk duyar. Genellikle başarılı hissedeceği şeyleri yapmaya yönelerek
yaptıklarından keyif alır. Dışsal güdülenme ise öğrencileri öğrenme esnasında
dışsal olarak etkileyen unsurlardır. Ödül alma, cezadan kurtulma, sosyal onay
gibi bireyin dışında oluşan güdülenme durumları söz konusudur. Örneğin Ayşegül
anne babasının, harçlığını kesmemesi için veya öğretmeninin gözüne girmek için
derslerine çalışır ise dışsal kaynaklı güdülenmiş demektir. Eğer Ayşegül merak
ettiği şeyleri öğrenmeye çalışıyor, bundan da keyif alıyorsa veya derslerine
çalışarak ileride hayal ettiği mesleği yapmak istiyorsa içsel kaynaklı güdülenmiş
demektir.
Bazı araştırmalarda içsel güdülenmenin başarıyı artırdığı sonucuna
ulaşılmıştır.
Bireyi harekete geçiren güdüler birincil güdüler ve ikincil güdüler olarak
ikiye ayrılır. Birincil güdüler daha çok fizyolojik olup bedensel
gereksinimlerin doyurulmasına yöneliktir. Açlık, susuzluk, cinsellik, uyku,
güvenlik, tuvalet ihtiyacı gibi. İkincil güdüler ise öğrenme yaşantıları
sonucunda oluşmuştur. Başarma, güç, ait olma, yakın ilişkiler kurma, egemenlik
gibi.
Yeterince güdülenmeyen birey diğer koşullar sağlanmış olsa bile (yaş, zekâ,
olgunluk, hazır bulunuşluk gibi) istenilen öğrenmeyi gerçekleştiremeyebilir.
Eğitim-öğretim durumlarında öğrencileri öğrenmeye güdüleyecek ortamların
oluşturulması gerekmektedir.
F-Dikkat
Dikkat, bilincin belli bir noktada toplanması hâlidir. Dikkat, insanların
algısı ve öğrenmesi üzerinde etkilidir. Bu nedenle öğrenme için gerekli bir ön
koşuldur. Öğrenmenin beklenen düzeyde gerçekleşmesi için öğrencinin dikkatini
derse yönlendirmesi gerekir. Bunun için öğretmen çeşitli pekiştireçler verme ya
da kaygılandırma gibi yolları kullanarak öğrencinin dikkatini çekmeye
çalışabilir.
2-Öğrenme yönteminden kaynaklı faktörler
İyi bir öğrenme için kullanılan
yöntemlerin öğrenmeyi kolaylaştırması ya da zorlaştırması üzerinde
durulmaktadır.
A-Öğrenmeye Ayrılan Zaman
Öğrencilerin öğrenme için ayırdıkları
zaman, bireysel farklılık gösteren ve öğrenmeyi etkileyen önemli bir faktördür.
Öğrenciler “aralıklı çalışma”
ya da “toplu çalışma” stratejilerini kullanırlar. Aralıklı çalışma, günde
birkaç saat veya haftada birkaç saat gibi programlar yaparak öğrencinin öğrenme
malzemesini (konu, ders, kitap vb.) sistematik bir biçimde tekrar etmesi yani
çalışmasıdır. Toplu çalışma, öğrenme malzemesini (konu, ders, kitap vb.) sadece
sınav zamanı “sıkışık” bir şekilde çalışan öğrenme stratejisini anlatır.
Aralıklı çalışmada öğrenmenin daha kalıcı olduğu görülmektedir.
B- Öğrenilen Konunun Yapısı
Her öğrenme malzemesinin (konu, ders,
kitap vb.) kendine özgü bir yapısı vardır. Öğrenme malzemesinin yapısına göre
“parçalara bölerek çalışma” ve “bütün hâlinde çalışma” olarak ikiye
ayrılabilir. Genel olarak eğitim sistemleri parçalara bölerek öğrenmenin üstün
olduğu bazı durumlardan söz etmektedir.
Bütün hâlinde öğrenme, öğrenme
malzemesinin tamamının parçalara bölünemeyecek kadar kısa olduğu durumlardır.
Üniversite öğrencilerine şöyle bir çalışma
şekli önerilebilir: Öğrenci parçalara
bölmeli ve sonra tekrar bütün olarak çalışma yöntemine dönmelidir. Kısaca bir
ders kitabındaki bir bölümü çalışırken bütün-parça-bütün sıralaması şeklinde
çalışmak iyi bir strateji olabilir.
C- Öğrencinin Aktif Katılımı
Burada öğrencinin öğrenme malzemesi
karşısındaki duruşundan, öğrenme malzemesi ile ne kadar haşır neşir olduğundan
söz edilmektedir. Öğrencinin bir öğrenme durumunda “pasif” olmasından “aktif” olmasına
doğru giden süreç dinleme-okuma-yazma-anlatma şeklinde oluşmaktadır. Dinleme
durumunda öğrenci pasif durumdadır. Anlatmaya gelindiğinde ise aktiftir. Bir
öğrencinin “dinleme” yönteminden “anlatma” yöntemine doğru gittikçe öğrenmesi
artar.
D- Geribildirim
İyi bir öğrenmenin gerçekleşebilmesi için
öğrencinin öğrenip öğrenmediği ya da ne kadar öğrendiği ile ilgili olarak
bilgilendirilmesidir. Ne kadar gelişme gösterdiğini bilmeyen öğrenci ise yavaş
öğrenir veya hiç öğrenemeyebilir.
3-Öğrenme malzemesinden kaynaklı faktörler
Öğrenme
malzemesi ile öğrenilecek konu, şekil, şema, grafik, kitap, formül vb.
anlatılmaktadır. Öğrenme malzemesinin taşıdığı bazı özellikler onun öğrenimini
kolaylaştırabilir veya zorlaştırabilir. Araştırmalar, kolay telaffuz edilen
sözcüklerin daha kolay öğrenildiğini ortaya koymuştur.
A-Algısal Ayırt
Edilebilirlik
Genellikle etrafındaki
malzemeden kolay ayırt edilebilenler çabuk öğrenilir. Örneğin herkesin siyah
takım elbise giydiği bir davette bir kişinin beyaz takım elbise giymesi gibi.
Öğrenilmesi gereken malzeme açısından konu
ele alındığında ise öğrenilmesi gereken uyarıcının (bölüm, paragraf, şekil,
grafik, şema, formül vb.) diğer uyarıcılardan ayırt edilerek incelenmesi,
irdelenmesi, anlaşılması yani öğrenilmesi gerekmektedir.
B-Anlamsal Çağrışım
Öğrenilmesi istenen bir konu, bir kavram; bireyin önceki bilgi
birikimleriyle ve/veya geçmiş yaşantılarıyla ne kadar ilişkili ise öğrenme o
kadar kolay olmaktadır. Psikologlara göre bir malzeme ne kadar anlamlı ise
öğrenilmesi de o kadar kolaydır. Bu durumda bir malzemeyi anlamlı yapan
şeylerin neler olduğu ele alınmalıdır.
Bunlar da “çağrışımsal”, “kavramsal” ve “basamak dizilerine ilişkin” anlamlar
olarak üçe ayrılmaktadır. Çağrışımsal anlam, sözel bir malzemeyi çalışırken nelerin
hatıra geldiğini anlatır. Sözel bir malzemeyi çalışırken çok çağrışım oluyorsa
bu malzeme çok anlamlıdır demektir. Yani hatırlamanız o kadar kolay olacak
demektir.
C-Kavramsal Gruplandırma
Öğrenilmesi istenilen bir konunun kavramsal benzerliklere ve/veya
farklılıklara göre yani özelliklerine göre gruplandırılması konunun
öğrenilmesini kolaylaştıracaktır. Çağrışımsal anlam dizisi öznel olup bireyin
geçmiş yaşantılarına dayanır. Ancak kavramsal basamaklar dizisi mantıksal
birtakım kurallara dayandığı için her yerde, her zaman, herkes tarafından aynı
şekilde oluşturulabilir. Öğretmenlere, ders başında veya sonunda, sınıflarında
her öğrencinin konuyu anlamasını ve öğrenilenleri daha uzun süre hatırlamasını
sağlayacak böyle kavramsal basamaklar dizisi oluşturması önerilebilir.
Öğrenme stratejilerine
atfedilen değerin artmasının nedenleri:
1-Öğrencinin öğrenme sürecindeki rolü,
2-Yaşam boyu öğrenme gereksinimi,
3-Öğrenme stratejilerinin öğrenme ürünleri üzerindeki etkisi olarak
sayılabilir.